22 Ocak 2014 Çarşamba




Bu fotoğrafa bakınca içimden neler geçiyor bir bilseniz. Bir defa gururlanıyorum kendimle. Ben yaptım ikisini de diyorum. Sonra içimdeki arabesk Asyak canlanıyor, gözlerim dolmaya başlıyor. Tam o sırada içerden bir bağırış 'Anneghh; Alpiko elini gözüme soktu!' Stop!!! Kestik. 

Günlerimiz Instagram'da paylaştığım fotoğraflar kadar toz pembe  geçmiyor… Mesela Alpiko geceleri sık sık uyanıyor. Bazen emziği düşmüş oluyor, bazen süt istiyor, bazen bence sadece ağlamak istediği için uyanıyor. Bütün gece uyanan o değilmiş gibi bir de sabahları mutlaka gün ağarmadan uyanıyor. Mor halkalı gözlerimi koymam mesela Instagram'a. 

Dost canlısı 3 yaşındaki oğlum Selim, okuldaki her virüsü gelirken yanında getirir. Ailece o virüse sahip çıkar, belli bir süre evimizde misafir eder sonra yenisini ağırlamak üzere eskisiyle vedalaşırız. 

Bizim günümüz de, hastalıklar, uykusuzluk, etrafa saçılmış legolar, yarım kalmış tren rayları, kapağı açık kalmış parmak boyaları, kanepenin altına saklanan yarısı yenmiş elmalar ve benim mutfakta yemek yapmak adına gerçekleştirdiğim deneysel çalışmalar ile geçer. Çok farkımız yok aslında birbirimizden. Günün sonunda yorgun ve günü kurtarmış bir anneyim...